2 Nisan 2012 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali


Andrea Del Sarto tarafindan yapilmis "Madonna della arpie" isimli tablo şu anda Floransa'daki Uffizi Galeri'de bulunmaktadir.


"Dünyada bir tek insana inanmıştım. o kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. ona kızgın değildim. ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. ama bir kere kırılmıştım. hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum."

"Maria Puder. Evet seni seviyorum .deli gibi değil..gayet aklı başında seviyorum…"


Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımlanan romanı 'Kürk Mantolu Madonna',münzevi Raif karakterini, içindeki fırtınayı, Maria Puder'e duyguğu aşkı anlatıyor bize.



Raif Efendi Havran’da doğup büyümüş biridir. Çevresindeki herkesten uzaktır, çünkü bunun boş bir şey olduğunu düşünür. Yıllar geçip de yirmi dört yaşına geldiğinde babası cebine tren biletini ve bir miktar da para koyar. Almanya’ya gidecek ve orada sabun imalathanelerinde bu işin inceliklerini öğrenip, memleketine dönecek ve babasının sabun imalathanelerinde bu işi yürütecektir.Berlin’e geldiğinde ilk işi kalacak bir yer ayarlamak olur ve gidip bir pansiyona yerleşir. İlk zamanlar işe başlayamaz. Durmadan Berlin’i gezer. Bir zaman sonra bu yabancı memlekette yeni olmasına rağmen birçok yeri bilir hale gelmiştir. Gündüzleri şehri geziyor, akşamlara da pansiyondaki odasına dönüp sabaha kadar kitap okuyordu. Bir süre sonra bu şekilde devam ettiği takdirde parasının yetmeyeceğini düşünüp bir fabrikada işe girer. Sosyal yaşamdan da kopmaz tabii. Bir hafta sonu kalkıp gittiği bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna adlı tabloya adeta vurulur. Öyle böyle bir vurulma değildir onunkisi. Her gün, her fırsat bulduğu vakit galeriye gelip aşk diye bir kelimenin varlığına ömrü boyunca inanmamış bu adam, deyim yerindeyse, “aşkı”nı izliyordu, saatler boyunca. Sonra öyle bir an gelir ki bir gece sokaktayken tabloda ki Kürk Mantolu Madonna karşısından geliverir. Utangaç ve bu yaşına kadar hiçbir insana sokulmamış olan bu adam Madonnası ile tanışır. Madonnası’nın adı Maria Puder’dir. Küçük yaşta babasız kalmış ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Hayatında hiçbir erkeğe güvenmemiş, hiçbiri dost olarak dahi sevememiştir. Yine böyle duygularla başlar Raif ile olan hikayesi ve özellikle dostluğu.


"İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı.... bir de ben bu halimle kalkip başka bir insanin kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insani hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz."







Düş Gören İki Adamın Masalı / Jorge Luis Borges




Güvenilir insanların düştükleri kayıtlara bakılırsa, evvel zaman içinde Kahire'de çok zengin bir adam yaşarmış. Ama öylesine cömert, öylesine eli açıkmış ki, sonunda babaevi dışında her şeyini yitirmiş, bir süre sonra da geçimini çalışarak sağlamak zorunda kalmış. O kadar çok çalışıyormuş ki, bir gece bahçesindeki bir incir ağacının dibinde uyuyakalmış.Düşünde iliklerine kadar ıslanmış bir adam görünmüş. Adam ağzından bir altın sikke çıkartarak şöyle demiş. " Kısmetin İsfahan'da; oraya git, kısmetini orada ara"
Adam, ertesi sabah erkenden kalkıp uzun bir yolculuğa çıkmış.

 Çöllerin, gemilerin, korsanların, putperestlerin, ırmakların, yabanıl hayvanların ve insanların yoluna çıkardığı tekmil tehlikelere göğüs germiş, en sonunda İsfahan'a varmış. Ama kent kapısınıdan girer girmez, gecenin karanlığına teslim olmuş, bir cami avlusunda uyuyakalmış. Caminin hemen yakınında bir ev varmış. O sırada bir hırsız çetesi camiden geçip, bitişikteki eve girmiş. Ama evin sahipleri, hırsızların gürültüsüne uyanmışlar. "Yetişin, hırsız var!" diye bağırmışlar. Sonunda, asesbaşı asesleriyle birlikte yetişmiş, hırsızlarda damdan dama atlayarak kaçmışlar. Asesbaşı caminin avlusunun aranmasını buyurunca, Kahire'den gelen adamı yakalamışlar, falakaya yatırıp basmışlar sopayı, adamcağız neredeyse öleyazmış. Adam iki gün sonra, zindanda kendine gelmiş.Asesbaşı adamı çağırtıp sormuş: "Kimsin, kimin nesisin, nereden gelirsin?" Adam, "Şanlı Kahire'den gelirim" diye yanıt vermiş. "Adım Muhammet El-Magribi." Bu sefer Asesbaşı "İsfahan'da ne işin var?" diye sormuş. Adam doğruyu söylemeyi yeğlemiş ve demiş ki : " Düşümde gördüğüm biri bana İsfahan'a gitmemi buyurdu, kısmetimin beni orada beklediğini söyledi. Ama İsfahan'a geldiğimde, benden esirgemediğiniz falaka çıktı kısmetime!" Bunu duyan Asesbaşı gülmüş ve demiş ki:" Ey kafasız adam, düşümde tam üç kere Kahire'de bir ev gördüm. Evin avlusunda bir bahçe, bahçenin ucunda bir güneş saati, güneş saatinin ardında bir incir ağacı, incir ağacının ardında bir çeşme, çeşmenin altında çuvallar dolusu altın vardı. Gene de kulak asmadım bu yalana. Ama sen, katırla iblisin evladı, bir düş uğruna yollara düşüp diyar diyar dolaşmışsın. Bir daha İsfahan'da görmeyeyim seni. Al şu sikkeleri, çek git buradan." Adam parayı alıp yola koyulmuş, soluğu evinde almış. Bahçesinde ki çeşmenin (asesbaşının rüyasında gördüğü çeşmenin) altını kazmış, büyük bir define bulmuş...


Büyülü gerçekçilik akımının edebiyatta önde gelen yazarlarından bazıları ve ünlü eserleri şöyle sıralanabilir:

  • Jorge Luis Borges - Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia Universal de la Infamia)
  • Jacques Stephen Alexis - Haitililerin Büyülü Gerçekçiliği (Realisme Merveilleux des Haitiens)
  • Isabel Allende - Ruhlar Evi (La casa de los espíritus)
  • Miguel Ángel Asturias - Men of Maize (Hombres de maíz)
  • Miguel Ángel Asturias - Başkan (El Señor Presidente)
  • Mihail Bulgakov - Usta ile Margarita (Master i Margarita)
  • Italo Calvino - Görünmez Şehirler (Le città invisibili)
  • Peter Carey - Illywhacker
  • Alejo Carpentier - Bu Dünyanın Krallığı (El reino de este mundo)
  • Angela Carter - The Magic Toyshop
  • Louis-Ferdinand Céline - Journey to the End of the Night (Voyage au bout de la nuit)
  • José Donoso - The Obscene Bird of the Night (El obsceno pájaro de la noche)
  • Ralph Ellison - Invisible Man
  • Laura Esquivel - Acı Çikolata (Como agua para chocolate)
  • Janet Frame - The Carpathians
  • Carlos Fuentes - Artemio Cruz'un Ölümü (La muerte de Artemio Cruz)
  • Sara Gallardo - January (Enero)
  • Gabriel García Márquez - Yüzyıllık Yalnızlık (Cien años de soledad)
  • Günter Grass - Teneke Trampet (Die Blechtrommel)
  • Hans Henny Jahnn - The Shoreless River (Fluss ohne Ufer)
  • William Kennedy - Ironweed
  • Thomas King - Green Grass, Running Water
  • Milan Kundera - Veda Valsi (The Farewell Waltz)
  • Hubert Lampo - De komst van Joachim Stiller
  • Curzio Malaparte - Kaputt (Kaputt)
  • Yann Martel - Pi'nin Yaşamı (Life of Pi)
  • Toni Morrison - Solomon'un Şarkısı (Song of Solomon)
  • Haruki Murakami - İmkansızın Şarkısı (Noruvei No Mori)
  • Ben Okri - Aç Yol (The Famished Road)
  • Juan Rulfo - Pedro Páramo (Pedro Páramo)
  • Salman Rüşdi - Geceyarısı Çocukları (Midnight's Children)
  • José Saramago - Baltasar ve Blimunda (Baltasar and Blimunda)
  • Patrick Süskind - Koku (Das Parfum)
  • Michel Tournier - Kızılağaçlar Kralı (Le Roi des Aulnes)
  • Jeanette Winterson - Vişnenin Cinsiyeti (Sexing the Cherry)
  • Ngugi wa Thiong'o- The Wizard of the Crow




İlahi Komedya / Dante

ilahi komedya kapak
Segui il tuo corso, e lascia dir le genti (Sen kendi yolundan git; bırak diğerleri konuşsunlar)
Dante okuyucuyu ölüm sonrası bir seyahat macerasına davet eder. Seyahatin öyküsü 1300 yılınınPaskalya haftasında geçer. İlk sahnede arzın derinliklerindeki cehenneme (Inferno) doğru yol alır. Bu esnada mitolojik karakterler ile ve Toskano'nun tanınmış eski güçlü insanları ile karşılaşır. Sonra Araf'a (Purgatorio) tırmanırken eski ileri gelen kişilerle konuşur. Bu kişiler cennete (Paradiso) girmeden önce Araf'ta beklemektedirler.

İlahi Komedya ilk baskı 1472
Şiir birinci şahsın ağzından yazılmıştır ve Dante'nin ölümün üç krallığında Hristiyanlıkça Paskalyanın üç kutsal gününde (Easter Triduum)1300 yılının ilkbaharında geçer. 1300 yılının 7 Nisan gecesi başlayan seyahat bir hafta sürer. İmparator Augustus döneminde yaşamış, Romalı şair Virgil ona Cehennemde ve Arafta rehberlik ederken Arafın tepesinde Virgil bu görevini Dante'nin idealindeki kadın Beatrice'e bırakır. Dante'nin ilk eserlerinden La Vita Nova'daki Beatrice Portinari karakterinden esinlenen Beatrice, gençliğinde sadece iki kere karşılaştığı, unutamadığı ve uzaktan hayranlık duyduğu Floransalı kadındır. Beatrice Dante'ye rehberlik ederek onu semaya, ilahi ışığın kaynağına ulaştırır.
1300 yılının cuma günü Dante 35 yaşındadır. Dante, şiirde bunu "Yaşam yolumuzun yarısında" (Nel mezzo del cammin di Vita Nostra, kanto 1:1) mısrasıyla dile getirir.
Derin kişisel bunalımın bir alegorisi olan ve muhtemelen 13. kantoda bir intihar girişimi olarak verilen karanlık ormanda yolunu kaybeder. Ormanda günahlarını sembolize eden vahşi hayvanların saldırısına uğrar. Burda şehveti simgeleyen leopar ve kötü hırs ve günahkar nefsi simgeleyen arslan ve dişi kurt ile karşılaşır. Vahşi hayvanların yani günahlarının ve nefsinin kötü isteklerinin elinden kaçmayı, doğru yola ulaşmayı, dağın arkasında parlayan güneş ile simgelenen ilahi kurtulaşa ermeyi murat eder.
Virgil tarafından kurtarılır (2. kanto) ve onunla birlikte yeraltına, güneşin erişemediği derin karanlığa doğru giderler ve cehenneme inerler.

Cehennem Tasviri

Cehennemdeki ilk daire limbodur. Burda vaftiz edilmemiş eski erdemli ve günahkâr olmayan ama İsa'yı da tanımayan şair Virgil gibi putperestler bulunur. Gerçekten cezalandırılmazlar ama Tanrıdan ayrı olarak ve bağışlanma ümidinden mahrum elem içinde kalırlar. Limbo ile Yunan mitolojisindeki Elysion çayırları ile ironik bir ilgi kurulmuştur. Suçsuz olup da İsa'yı tanımayanlar, şeytanlar tarafından eziyete uğramazlar ve kendilerine bir zarar verilmez ama lanetlenmiş olarak karanlıklar içinde kutsal ışıktan uzak bir şekilde yaşamaya mahrum kılınarak cezalandırılırlar.
Limbo'da hem Cicero, Euclid, Homer gibi kişiler ve ayrıca İbn Rüşt ve İbn-i Sina gibi bazı Müslüman filozoflar ve hatta şaşrıtıcı bir şekilde Selahaddin Eyyübi (VI. Kanto) bile vardır. Dante burada bulunan bir kalede Homer, Horace, Ovidius, Lucan gibi ünlü şairler ile ve Aristo ve Sokrates gibi filozoflar ile konuşur. Dante bütün meşhur tarihe malolmuş paganların kendilerini burda bulduklarını anlatmasına rağmen daha sonra ikisi ile Araf ve Cennette de karşılaşmıştır (Sato ve Utica).
Kral Minos ölü ruhları yargılar ve günahlarına göre cehennemin hangi dairesine konacağı hükmünü verir. Kral Minos, Yunan mitolojisinde de yeraltı dünyasında bulunan üç yargıçtan birisidir.
Bu sonsuz dairede şehvet düşkünleri ve Francesca da Rimini, VII. Cleopatra ve Kartaca Kraliçesi Dido gibilerin de aralarında bulunduğu erotik arzularını kontrol edemeyen ruhlar, öfkeli bir şekilde esen ebedi bir fırtına altında cezalandırılır.
Ebedi yağmurların yağdığı üçüncü dairede Kerberos tarafından gözetlenen ve işkence gören oburlar vardır (6. Kanto).
Dördüncü çemberde maddiyata düşkünlükte ortalamadan sapmış açgözlüler cezalandırılır. Bu çemberde mitolojideki bolluğun kişileştirilmişi zenginlik tanrısı Plutos, cimriler, para ve maddiyat hırsı ile mal mülk toplayan veya savurganlık yapanlar gardiyanlık yapar. Bu gruptakiler birbirlerine doğru ağır bir yükü iterler yük parçalandığında tekrar başa dönüp aynı yükü birbirlerine doğru iterler.

Beat Kuşağı Türkiye'de







2005 yılında, New Jersey’de bir depoda, Jack Kerouac’a ait eşyalar arasında kendi kısa ama çağrışımları geniş bir metin bulundu. Beat Kuşağı, Kerouac’ın sağlığında yayımlanmamış bir oyun; tiyatroda da sahnelenmemiş olmasına rağmen, üçüncü perdesinden uyarlanmış, Pull my Daisy isimli, 1959 yılında çekilmiş bir kısa film mevcut.
Oyun, Kerouac ve tayfasının hayatından bir günü olduğu gibi yansıtıyor. Dostlardan oluşan bir ağ bu; sıradan, sıradanlığıyla olağanüstü bir günün sınırları içinde...
Beat Kuşağı’nın, Yolda’nın yayımlanması ardından Kerouac’ın Florida’daki evinde ve bir gecede yazıldığı belirtiliyor.Beat Kuşağı, Kerouac ve tayfasının yaşamlarından alelade bir günden bir kesit sunuyor. Bu üç perdelik oyun, kahvaltı niyetine şarap, Hayyam dizeleri ve satranç eşliğinde açılıyor, gecenin sonunda varoluşa dair deli dolu bir sohbetle son buluyor. İsimler farklı olsa da, metnin içindeki ipuçları ekibin tanıdık olduğuna işaret etmekte. Jack Kerouac, Neal Cassady, Allen Ginsberg ve tayfa, bir günü beraberce deviriyorlar. At yarışı oynuyor, içki içiyor, tanrıdan bahsediyor, caz dinliyorlar ama en çok, en çok hayal kuruyorlar. Anı yaşama derdinde olan bir güruhun, anlık halleri; yaşama sevinciyle dolu ve naif, ama sürekli devinim içinde.

“Oyun dediğin budur işte: özel bir konusu yok, özel bir “anlamı” yok, insanlar nasılsa aynen öyle. Yazdığım her şeyi, dünyaya dönmüş ve onu hüzünlü gözlerle izleyen bir Melek olduğumu hayal eder ve öyle yazarım.” – Jack Kerouac
'Beat Kuşağı' Siren Yayınları'ndan çıktı.



Turuncu / Jehan Barbur





Bilir misin bir pişmanlığın ağırlığını
Ya kadındaki kasık sancısını?

Bu olmamışlığın devrimini, içteki ihtilalini?

Ağızdan çıkan sözün sergüzeştliğini?

Masalda balçık olmuş ayakların
Ve bir kahraman sessizliği
Etrafında, gümüş rengi

Anlayabiliyor musun
Hiç anlayamadıklarını
Bugüne kadar?
Kim anlatacak ya bundan sonrasını

Al!
Gözlerimi veriyorum sana
Bir de bunlarla bak dünyaya
Her yer mercan rengi değil mi?

Al!
Yüreğimi veriyorum sana
Terazisi bozuk bir vicdan kefesiyle
Koş şimdi
Ve tut nefesini

Oluyor mu yine mercan rengi?

Bir geyik kanaması var ormanda
Avcının dumanı üzerinde
Geyik kan,
Geyik tutuk
Avcının gülümsemesi cepkeninde
Geyik…
Kum!

Kardan patiska işlemişler yatağına
Kaybolsun diye
İçinde!
Neleri kaybettin sen
Koca bir filin dişinde?

Yalın ayak dolaşılır şimdi
Çünkü geldi turuncunun saati
Yanakların al
Geyik
Kum!
Basma ellerinle!

Bilir misin ödenmemiş bir kefaretin
İç yakmasını?
Düş kırmasını?
Evdeki kumanın yatak gıcırtısını?

Çiğ vakti avluda
Yerler soy ağacı
Damar damar taştan çentikler
Geyik uykuda
Geyik çiğ
Avluda artık kuş vakti

Al!
Ellerimi veriyorum sana
Bunlarla bas yerlere

Bir geyiğin faili
Artık ellerinde

Kimin vakti şimdi?

Dön başa kum saati
Yerler çiğ,
Ellerim sende
Gözlerim geyiğinkiler
Yüreğim saatin içinde

Geyik kum
Basma yüzünle!

Got The F**k to Sleep





Bu bir kitap ismi. Üstelik uyuma zorluğu çeken çocuklar için yetişkinlere önerilen cinsten. Amerikalı yazar  Adam Mansbach tarafından yazılmış. Uyku saatinde okunan kitapların bir parodisi. Yazar, Mansbach, ebeveynlerin kötü olmamak uğruna dürüstlükten uzaklaştıklarını savunuyor. 'Bedtimes Stories'olarak adlandırılan türe tüm içten ebeveyn serzenişini getiriyor.

I know you’re not thirsty. That’s bullshit. Stop lying. / Lie the fuck down, my darling, and sleep.

İki saat süren bir çaba sonucu kızı Vivien'i uyutamayınca bu fikir gelmiş aklına, yazarın. Dürüst bir seslenişin bir yararı olur diye düşünmüş. Amazon sitesinin en çok satanlar listesinde bir numaraya kadar yükselmiş, kitabı.

Bizde olsa poşete konur herhalde!

Kişisel rahatlamanın ele alındığı programında Okan Bayülgen'in başına gelenlerden sonra kimse bu denli içten serzenişleri dile getiremez.

Ya da bizzat Bayülgen'in kendisi suya sabuna dokunamayan televizyon dünyasından sıkılıp bir gece bu sözleri söyler:

The cats nestle close to their kittens now.
The lambs have laid down with the sheep.
You’re cozy and warm in your bed, my dear
Please go the fuck to sleep.