Andrea Del Sarto tarafindan yapilmis "Madonna della arpie" isimli tablo şu anda Floransa'daki Uffizi Galeri'de bulunmaktadir.
"Dünyada bir tek insana inanmıştım. o kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. ona kızgın değildim. ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. ama bir kere kırılmıştım. hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum."
"Maria Puder. Evet seni seviyorum .deli gibi değil..gayet aklı başında seviyorum…"
Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımlanan romanı 'Kürk
Mantolu Madonna',münzevi Raif karakterini, içindeki fırtınayı, Maria Puder'e
duyguğu aşkı anlatıyor bize.
Raif Efendi Havran’da doğup büyümüş biridir. Çevresindeki herkesten uzaktır, çünkü bunun boş bir şey olduğunu düşünür. Yıllar geçip de yirmi dört yaşına geldiğinde babası cebine tren biletini ve bir miktar da para koyar. Almanya’ya gidecek ve orada sabun imalathanelerinde bu işin inceliklerini öğrenip, memleketine dönecek ve babasının sabun imalathanelerinde bu işi yürütecektir.Berlin’e geldiğinde ilk işi kalacak bir yer ayarlamak olur ve gidip bir pansiyona yerleşir. İlk zamanlar işe başlayamaz. Durmadan Berlin’i gezer. Bir zaman sonra bu yabancı memlekette yeni olmasına rağmen birçok yeri bilir hale gelmiştir. Gündüzleri şehri geziyor, akşamlara da pansiyondaki odasına dönüp sabaha kadar kitap okuyordu. Bir süre sonra bu şekilde devam ettiği takdirde parasının yetmeyeceğini düşünüp bir fabrikada işe girer. Sosyal yaşamdan da kopmaz tabii. Bir hafta sonu kalkıp gittiği bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna adlı tabloya adeta vurulur. Öyle böyle bir vurulma değildir onunkisi. Her gün, her fırsat bulduğu vakit galeriye gelip aşk diye bir kelimenin varlığına ömrü boyunca inanmamış bu adam, deyim yerindeyse, “aşkı”nı izliyordu, saatler boyunca. Sonra öyle bir an gelir ki bir gece sokaktayken tabloda ki Kürk Mantolu Madonna karşısından geliverir. Utangaç ve bu yaşına kadar hiçbir insana sokulmamış olan bu adam Madonnası ile tanışır. Madonnası’nın adı Maria Puder’dir. Küçük yaşta babasız kalmış ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Hayatında hiçbir erkeğe güvenmemiş, hiçbiri dost olarak dahi sevememiştir. Yine böyle duygularla başlar Raif ile olan hikayesi ve özellikle dostluğu.
"İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı.... bir de ben bu halimle kalkip başka bir insanin kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insani hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz."
Raif Efendi Havran’da doğup büyümüş biridir. Çevresindeki herkesten uzaktır, çünkü bunun boş bir şey olduğunu düşünür. Yıllar geçip de yirmi dört yaşına geldiğinde babası cebine tren biletini ve bir miktar da para koyar. Almanya’ya gidecek ve orada sabun imalathanelerinde bu işin inceliklerini öğrenip, memleketine dönecek ve babasının sabun imalathanelerinde bu işi yürütecektir.Berlin’e geldiğinde ilk işi kalacak bir yer ayarlamak olur ve gidip bir pansiyona yerleşir. İlk zamanlar işe başlayamaz. Durmadan Berlin’i gezer. Bir zaman sonra bu yabancı memlekette yeni olmasına rağmen birçok yeri bilir hale gelmiştir. Gündüzleri şehri geziyor, akşamlara da pansiyondaki odasına dönüp sabaha kadar kitap okuyordu. Bir süre sonra bu şekilde devam ettiği takdirde parasının yetmeyeceğini düşünüp bir fabrikada işe girer. Sosyal yaşamdan da kopmaz tabii. Bir hafta sonu kalkıp gittiği bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna adlı tabloya adeta vurulur. Öyle böyle bir vurulma değildir onunkisi. Her gün, her fırsat bulduğu vakit galeriye gelip aşk diye bir kelimenin varlığına ömrü boyunca inanmamış bu adam, deyim yerindeyse, “aşkı”nı izliyordu, saatler boyunca. Sonra öyle bir an gelir ki bir gece sokaktayken tabloda ki Kürk Mantolu Madonna karşısından geliverir. Utangaç ve bu yaşına kadar hiçbir insana sokulmamış olan bu adam Madonnası ile tanışır. Madonnası’nın adı Maria Puder’dir. Küçük yaşta babasız kalmış ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Hayatında hiçbir erkeğe güvenmemiş, hiçbiri dost olarak dahi sevememiştir. Yine böyle duygularla başlar Raif ile olan hikayesi ve özellikle dostluğu.
"İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı.... bir de ben bu halimle kalkip başka bir insanin kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insani hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz."